“avize” terimi, Fransız “chandelle” den (mum anlamına gelir) uyarlanmış ve ilk olarak 18. yüzyılın başlarında kullanılmıştır. Bununla birlikte, avizeler aslında Ortaçağ döneminde ortaya çıkmış ve çoğunlukla Avrupa’daki kiliselerde ve kraliyet saraylarında bulunmuştur. Başlangıçta, mumları tutmak için ucunda bir veya daha fazla bardak bulunan basit bir ahşap kiriş haçı olan bir ‘mum ışınından’ uyarlanmışlardı.
Avizelerin en eski örneklerinden çok azı bugün hayatta kalmaktadır.
15. yüzyılın sonlarında, avizelerin çoğu pirinçten yapılmış ve kalıplara dökülmüş ve daha ucuz hale getirilmiştir.
Bu dönemden sonra, avize stilleri büyük ölçüde değişti ve soylular ve tüccarlar da dahil olmak üzere daha zengin vatandaşların evlerine girmeye başladılar. 18. Yüzyıla gelindiğinde, pirinç veya camdan yapılmış avizeler (veya her ikisinin bir kombinasyonu!) Venedik, Hollanda, Almanya ve Büyük Britanya dahil olmak üzere Avrupa çapında üretildi.
Zamanın ünlü kabine yapımcılarına benzer şekilde, Daniel Marot (William III’ün mimarı olan) dahil olmak üzere bazı tasarımcılar ve mimarlar avize katalogları ve desen kitapları üretti.
1710-15 dolaylarından kalma, Marot’un tasarımlarından birinin ‘Fransız arabesk tarzında’. Bu dönemde avizelerde bulunan, kaydırma dalları (kollar) ve dekoratif damlama tavaları veya tepsileri (eriyen balmumu yakalamak için mumun tabanının etrafına yerleştirilmiş bir tabak) dahil olmak üzere bazı temel özellikleri gösterir.
Gürcü ve Viktorya döneminde cam yapımının nispeten pahalı bir süreç olduğunu ve bu nedenle cam avizelerin değerli bir mülk olduğunu hatırlamakta fayda var.
18. yüzyılda, kristal cam veya kurşun kristal (erimiş kurşunla karıştırılmış erimiş cam, şeffaflığını korudu ve cama net bir parlaklık kazandırdı) sanat camında, sofra takımlarında ve ayrıca antika avizelerde kullanılmaya başlandı. İngiltere ve İrlanda’da üretilen bir dizi ince kesilmiş cam vardı.
Avizelerin tanımı genellikle tasarımlarına dayanır. Bir ‘çadır’, bir cam avizenin üst kısmını ifade eder. Bunlar bir çadır şeklinde daha geniş bir halkaya (çember) uzanır. ‘Şelale’, alt çemberin altında asılı duran kristal ‘buz sarkıtları’ damla zincirlerini ifade eder. Bu kristal çadır ve şelale avizesi, birkaç kristal damla kolye ve şekilli dallarla en etkileyici örneklerden biridir.