18. Yüzyılda tripod “üç ayak” masalar en popüler formlardan biri haline geldi. Daha küçük su ısıtıcısı veya urn standlarından geliştirilen üst kısımlar daha büyük çaplı ve sütunlar daha uzun ve daha sağlam hale geldi. Ara sıra ya da ’çay’ masaları olarak işlev gördüler ve genellikle bir top ve pençe ya da bir ped ayağı ile biten zarif şekilli bacaklara sahiplerdi. Bazen bombeli veya ’piecrust’ şeklinde bir tepeleri vardı. Kolonun en yaygın detayı, bu örnekte olduğu gibi, yaklaşık 1760’dan kalma bir halka dönüşü veya vazo şeklinde bir sap olacaktır.
Şu anda kullanılan sert ve yoğun ‘Küba’ maun üzerindeki doğal parlaklık, sağlam, dengeli oranlar gibi burada da belirgindir. Bu erken Georgia dönemine ait daha ince örnekler, burada görüldüğü gibi, tepenin taban üzerinde dönmesini sağlayan bir ‘kuş kafesi’ mekanizmasına sahipti. Köşelerde, masa üstünün altındaki uzun taşıyıcıların menteşelendiği, döndürülmüş sütunlarla birleştirilen iki ahşap kareden oluşur; üst kısım, kuş kafesinin içinden geçen ve bir kama ile sabitlenen sapın üstünde serbestçe döner.
18. yüzyıldan kalma bir tripod, üç ayaklı antika masa satın alırken özgünlük her zaman önemlidir; üst kısım tabana orijinalse, alt yüzeyde başka vida delikleri olmayacak ve taşıyıcıların taşındığına dair bir işaret olmayacaktır. Bir kuş kafesi mevcut olduğunda, sütunların üst kısmındaki girintileri sıklıkla görebilirsiniz. Taşıyıcılarda masa açma ve kapama hareketinden sürtünme izleri de bulunmalıdır.